11 Mayıs 1918 tarihinde Kafkas halklarının ortak girişimiyle kurulan, ancak ‘Beyaz’ ve ‘Kızıl’ adlarıyla anılan iki Rus ordusu arasında bir başına kalan, yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti’nden ya da sözüm ona hür dünyadan yeterli destek göremeyip Haziran 1921’de yıkılan Kuzey Kafkas Cumhuriyeti, kuruluşunun 100. yıldönümünde İstanbul’da düzenlenen sempozyumda etraflıca ele alındı.
12 Mayıs 2018 Cumartesi günü saat: 13:30-19:30 arasında Ali Emiri Kültür Merkezi’nde üç oturum halinde gerçekleştirilen “100. YILINDA KUZEY KAFKASYA CUMHURİYETİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU”nda sunulan dokuz tebliği, önemine binaen özetle paylaşmakta yarar görüyorum.
Farklılıklara Rağmen Bir İdeal Etrafında Toplanabilmek
Programın sunuculuğunu başarıyla yürüten Av. Emre Ergin, Sempozyum Hazırlık Komitesi adına yaptığı açılış konuşmasında; Abhazya’dan Dağıstan’a kadar Kafkasya’nın her köşesinden ve Avrupa’dan katılan konuşmacılara, STK temsilcilerine ve katılımcılara teşekkür ettikten sonra şu hususlara vurgu yaptı:
“Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Kuzey Kafkasya’dan İstanbul’a gelen bir murahhas heyeti tarafından, bundan tam 100 sene önce İstanbul’da dünyaya ilan edilmişti. Bugün yine, bu şehirde Avrupa’dan ve Kafkasya’nın dört bir yanından gelen saygın araştırmacıların katılımıyla Cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümünü birlikte idrak ediyoruz.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyetine büyük önem veriyoruz. Zira, merhum Aydın Turan’ın ifadeleriyle; “Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, hem kurucu aktörlerinin hem de üzerinde çalışanların vurguladığı gibi, tüm paradokslarıyla birlikte Birleşik Kafkasya Hareketi’nin çok özel bir etabıdır.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, iki yüzyıl boyunca sistematik bir şekilde katliama uğrayan, toprakları tarumar edilen, halkının büyük kısmı vatanında yaşama hakkından mahrum bırakılan bir coğrafyanın diriliş öyküsüdür.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, işgallerle coğrafyası fiziki olarak paramparça edilerek “milletleşme” süreci darbelenen bir ülkenin “ortak değerler ve geçmişi”ni ve en önemlisi “gelecek düşüncesi ve hayali”ni harmanlayarak ortaya çıkardığı yeni bir varoluş konseptidir.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, kan, etnik köken, dil, din farklarına bakmaksızın Kuzey Kafkasya halklarının politik bir birlik oluşturduğunu; insanlarının “anayasal kontrat” çerçevesinde modern bir devletin vatandaşları olarak görülmeleri gerektiğini seslendirdiği için önemlidir.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, birbirinden farklı toplumsal kesitlerin bir coğrafyaya ilişkin “ortak menfaat algısına”, “ortak aklına” dayandığı için; bir coğrafyayı topyekûn kuşatan devasa problemlerin risklerini paylaşanları “hür irade” ile bir ideal etrafında toplanmaya çağırdığı için önemlidir.
Bir devlet için kısa sayılabilecek 2 senelik ömrü boyunca pratikte karşılaşılan konjonktürel sorunlar, siyasi kadro ve organizasyon eksiklikleri, kaynakların denetimine ilişkin problemler ve uluslararası sistemdeki farklılaşmadan kaynaklanan yalıtılmışlıklar ile mücadele eden Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, bir başarısızlık öyküsünü değil; tam aksine, tüm bunlara rağmen ortaya konan direncin, kararlılığın ve iradenin öyküsünü anlatır. Hasılı Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, kendisine hayat veren düşünce sistematiğiyle bizatihi bir destandır.” (1).
Halkların Temel Bir Hakkı Olarak Kendi Geleceğini Belirleyebilmek
Prof.Dr. Halil Bal tarafından yönetilen birinci oturumda ilk sözü alan Altay Göyüşov, Bakü Devlet Üniversitesi’nde Türk tarihi profesörü olup Azerbaycan’daki “Republican Alternative” (“REAL”) isimli düşünce hareketinin de liderlerindendir. Azerbaycan’da din, tarih ve sivil toplum konularında yerel ve uluslararası medyada sıkça yer alan Göyüşov, İtalya, Fransa ve ABD’deki saygın üniversitelerde misafir öğretim görevlisi olarak da bulunan Göyüşov (2), “Cumhuriyet Yolu: 1917 Yılında Kuzey Kafkasya’da Kendi Geleceğini Tayin Etme Çabaları” başlıklı tebliğinde şu hususlara vurgu yapmıştır:
“1917’de monarşinin çökmesinden sonra tüm Rusya İmparatorluğu’nda halk ikiye bölünmüştü. Üst tabaka geçici hükümeti, halk ise şûraları destekliyordu. Sınıf çatışması üzerinden yazılan eski tarihi biz bugün gözden geçirdiğimizde, çatışmanın ana hattını sınıf çatışmasının değil, yerli halkların kendi geleceğini belirleme talebinin oluşturduğunu görüyoruz. Dolayısıyla o dönemde üç güç arasında çatışma ortaya çıkmıştı: Geçici hükümet, sovyetler ve yerli millî hareketler.
Kızıllara da Beyazlara da taraf olmayan Müslüman halklar kendi geleceklerini belirlemek için otonomi hakkını yoğun şekilde tartışıyordu. Bu bağlamda Kafkasya’da ilk önemli adım, Nisan 1917 Kongresi’nde atıldı. Kuzey Kafkasya kültürel halkları öne çıkarırken, Azerbaycan’da etnik mesele ve kendi geleceğini tayin hakkı öne çıkmıştı.
Çarlığın yıkılmasından sonra seçimlere katılmak isteyenler yanında, Kafkasya’da “İmamat Devleti”nin (3) yeniden kurulmasını savunanlar da olmuştur. Benzer bir tartışma Rusya’daki tüm Müslüman bölgelerde yapılmıştır. Zira Denikin’e karşı başlatılan mücadele, din adamlarının önderliğinde yürütülmekteydi. Ancak, çeşitli sebeplerden dolayı İslami İttihad Hareketi yeterince güç kazanamadı, gençlik hareketi halktan daha büyük destek gördü. Böylece otonomi fikri bağımsız devlet ilanı fikrine evrildi.”
Kurulan Birliği Koruyabilmek İçin Dış Destek Aramak
İkinci konuşmacı Prof.Dr. Ahmet Murtazaliyev, Dağıstan Bilim Merkezi’nde görev yapan ve 200’ün üzerinde bilimsel yayına imza atan bir akademisyen olarak, “Dağlılar Cumhuriyeti Tarihinde Kuzey-Doğu Kafkasya Halkları (1917-1921)” başlıklı sunumunda şu vurguları öne çıkarmıştır:
“Yüz yıl önce ortak bir devlet kuran büyüklerimiz, çeşitli sebeplerle maalesef başarılı olamadılar. 100 yıl sonra biz onları anmak ve faaliyetlerini anlatmak için burada toplanmış bulunuyoruz.
Birleşik Kafkasya Dağlıları Birliği Geçici Merkez Komitesi tarafından 1 Mayıs 1917’de Vladikafkas’da düzenlenen Kafkasya Dağlı Halkları Kurultayı’nda Kuzey Kafkasya ve Dağıstan Halkları Birliği kurulmuştu. Kurultay’a Dağıstan’ın çeşitli bölgelerinden 62 delege katılmıştı. Kurultay çalışmalarına katılan ve seçilmiş yönetim organlarında yer alan kişiler arasında Kuzey-Doğu Kafkasya halkları yanında diğer Kuzey Kafkasya halkları temsilcileri de bulunmaktaydı.
Birliğin yerel organları olarak Dağıstan İl Yürütme Kurulu, Tersk İl Yürütme Kurulu, bölge ve belediye komitelerinin belirlendiği kurultayda Anayasa da kabul edilmişti. Ancak olaylar hızla gelişmiş ve Birliğin Merkez Komitesi dağlık Andi köyünde ikinci kurultayını toplama kararı almıştı. Ancak kurultay planlandığı gibi geçmemiş, delegelerin çoğu kurultaya katılmayı reddetmişti. Bu sebeple sonraki Kurultay’ın Vladikavkaz’da toplanması kararlaştırılmış, 2 Eylül 1917 tarihinde düzenlenen kurultayda güncel konular müzakere edilmiş ve Birinci Ulusal Kurultay’da hazırlanan Anayasa revize edilmişti.
1917’nin sonuna gelindiğinde siyasi güç çatışmaları kritik seviyeye ulaşmış ve Dağıstan iç savaşın eşiğine gelmişti. Mart 1918’de, Sovyet iktidarının yayılmasıyla mücadele edemeyeceklerine kanaat getiren Dağlılar Birliği Merkez Komitesi liderleri, dışarıdan destek arama kararı almıştı. Bu amaçla Transkafkasya Seymi (Parlamentosu) ile sıkı ilişkiler kurulması için Gaydar Bammat başkanlığında bir heyet Tiflis’e gönderilmişti. Ardından bu heyet, Sovyet iktidarına karşı mücadelede Türkiye’den destek talebiyle İstanbul’a gitmişti. Dönemin Türkiye hükümeti, heyet başkanı Bammat’a Kuzey Kafkasya ve Dağıstan’ın Sovyet Rusya’dan ayrılmasını ve bağımsızlığını destekleyeceğine dair güvence vermişti. Kasım-Aralık 1918 tarihlerinde Dışişleri Bakanı Bammat başkanlığındaki Dağlı Hükümeti Heyeti Bern’e giderek İngiltere, Fransa, Amerika, İtalya, Japonya vd. elçiliklerle temas kurmayı denemişti. Bammat bir dizi memorandum vererek Paris ve Londra’ya geçme iznini arz etmişse de hiçbir netice alamamıştı.
15 Ocak 1919’da Temir-Han-Şura kentinde Dağıstan Temsilcilerinin Genel Kurultayı düzenlenmiştir. Dağlılar Cumhuriyeti’nin Birinci Parlamentosu üyelerinin seçimi amacıyla toplanan kurultayda Dağıstan adına parlamentoya 27 üye seçilmiştir. 20 Ocak 1919’da açılışı gerçekleştirilen Birinci Parlamento’da Kabardey, Balkar ve Karanogay temsilcileri geç kaldıklarından açılışta bulunamamıştır.
Dağlı hükümetinin durumu gittikçe kötüleşmekteydi. 1918 yılının haziran ayı sonunda General Denikin’in Gönüllü Ordusu Kuban’a taarruz başlatmış, Şubat-Mart 1919’da ise Terek ve Dağıstan’ı ele geçirmişti…
23 Mayıs 1919’da Dağlı Parlamento’nun son toplantısı yapılmış, Birlik Meclisi Dağıstan grubunun “meclisi lağvetme” ve “Dağlılar Birliğini tasfiye etme” teklifi reddedilmişti. Ancak galip gelen Denikin komutasının talebi üzerine General Halilov parlamentoyu lağvetmiş, Dağıstan’da yönetimi Gönüllü Ordu komutasına devretmişti. Denikin de General Halilov’u “Dağıstan hükümdarı” tayin etmişti.
Sonuç itibariyle Dağlı Hükümeti üyelerinin bir kısmı Tiflis’e kaçarak, Denikin birliklerine karşı mücadele organize etmeye çalışmıştı. Tiflis’te oluşturulan Birlik Meclisi, Eylül 1919’dan itibaren, Dağıstan başta olmak üzere dağlı halklar arasında dağıtılan “Özgür Dağlı” (Volniy Gorets) gazetesini çıkarmış, fakat Denikin’e karşı silahlı mücadeleyi örgütleme girişimini diğer siyasi güçler ele geçirmişti…
Bütün bu çabalar, Dağlılar Cumhuriyeti’nin kısa tarihi boyunca cumhuriyetin kurulması faaliyetlerinde Kafkasya’nın diğer halklarının yanı sıra Kuzey-Doğu Kafkasya halkları (Dağıstan, İnguş, Çeçen vd.) temsilcilerinin de önemli katkılarının bulunduğunu göstermektedir.”
İslam’ın Birleştirici Gücünü Harekete Geçirebilmek
İlk oturumun son konuşmacısı Aslanbek Marzey, Kabardey-Balkar Cumhuryeti’nde ortaçağ ve modern tarih alanlarında kıdemli bir araştırmacı olup, “Dağlılar Cumhuriyeti 1918–1919: Kuzey Kafkasya Halklarının Devlet Kurma ve Birleşme Deneyimi” başlıklı sunumunda şu hususların altını çizmiştir:
“Bu cumhuriyet nasıl bir ortamda ortaya çıktı? Oynadığı büyük role rağmen niçin tarih sahnesinden silindi? Bu soruların doğru cevabını bulabilmek için önce tarihî arkaplanı görmemiz gerekmektedir.
Savaş çok eski zamanlardan beri Kafkasyalıların hayatında büyük etki uyandırmış, dışarıdan gelen kuvvetler Kafkas halklarıyla uzun ve yorucu savaşlar yapmışlardır. Bu yüzden Kuzey Kafkasya yüzyıllar boyunca savaş halinde bulunmuştur. Ancak, merkezî bir yönetimin ve düzenli bir ordunun bulunmayışı yanında nüfusun azlığı da direnişi zorlaştırmaktaydı.
Yüksek düzeyde askerîleştirilmiş sosyal hayata rağmen Kafkas kültüründe her bireyin onurunun korunması büyük önem arzetmiştir. Toplum çıkarlarının birey haklarına üstünlüğü açısından doğu kültürleriyle benzerlik arz etmekle beraber Kafkas medeniyetinde bireyin hakları hep önemsenmiştir. Geleneklere ve statülerine bakılmaksızın her birey önemli addedilmiştir. Dolayısıyla hem Doğu hem de Batı medeniyetlerine benzeyen yönleri olmakla birlikte Kafkas kültür ve medeniyeti yerli köklere sahip olup başlıca özellikleri şunlardı:
Savaşı ve yeni topraklar kazanmayı değil, özgürlüğü önemser. Başlangıçta olmayan askerî kültür, zorunlu tarihsel gerçekler neticesinde ortaya çıkmıştır. Muhafazakârlık kuvvetli olup âdetler yüzyıllarca nesilden nesle aktarılmıştır. Kafkasyalılar, ideal gördükleri kendi kültürlerinden çok memnundurlar. Dış etkilere kapalı olmakla birlikte kendi kültürüne tehdit oluşturmayan kişi ve fikirlere de açıktır. Özellikle Abhazlar, Kabardeyler ve Laklarda seçkincilik yaygın idi ancak tiranlık ve diktatörlük kurmaya elverişli bir zemin hiç oluşmamıştır.
Dünya jeopolitiğinde, coğrafi güzelliğinden ziyade kıtaları birbirine bağlamasıyla önem kazanan Kuzey Kafkasya, 18. Yy.’ın ikinci yarısından sonra Rus sömürgeciliğinin açık tehdidiyle karşı karşıya kalmış, coğrafyası yanında Kafkas halklarının sosyal kurumları ve temel değerleri de büyük tahribata maruz kalmıştır.
Rus işgal ve sömürüsüne karşı İslam’ın birleştirici gücünü harekete geçiren ilk lider İmam Mansur’la başlayan direniş İmam Şamil’in kararlı direnişine (4) rağmen sekteye uğramıştır. Yarım asır sonra Kafkas halkları nitelikli aydınlarının önderliğinde Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni kurmuşsa da bu girişim uzun ömürlü olamamıştır. Ancak Kafkasya’da birlik fikri ve ideali 70 yıl sonra yeniden canlanmış, 13-14 Ekim 1997 tarihlerinde Nalçik’te Musa Şenibe başkanlığında kurulan Kafkas Halkları Konfederasyonu (KHK) Gürcistan’ın Abhazya’yı ve Güney Osetya’yı işgal girişiminde ve Boris Yeltsin’in Çeçenistan’da olağanüstü hâl uygulama kararında etkili müdahaleler gerçekleştirmiştir.” (Devam edecek).
Kaynaklar:
- Aydın Turan; “Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Destandır-2”, söyleşen: Hüseyin Tok ve Mevdudi Bayçora, http://ajanskafkas.com/roportaj/a-turan-k-kafkasya-cumhuriyeti-destandir-2/, 19 Kasım 2007.
- Altay Göyüşov; Kuzey Kafkasya Dağlılarının Özgürlük Uğrunda Mücadelesi (1917-1920), çev. Sefer. E. Berzeg, KAFDAV Yay., Ankara 2016, 406 s.
- https://fethigungor.net/dirilis-postasi/imam-samili-imamat-devletini-yakindan-tanimak/, 06.02.2018.
- https://fethigungor.net/dirilis-postasi/kafkasya-istiklal-mucadelesinde-naiplerin-rolunu-takdir-etmek/, 13.02.2018.
Filistin’de yapılan katliamı şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Kafkasya halklarına yapılan zulmü de kınıyor ve lanetliyorum. Ve de tüm dünyada kendilerinden nüfusça ve güç bakımından az ve zayıf olan halklara zulüm uygulayan Müşrik Müstekbir Kâfirleri, Allah’ın ahiret azabına kadar izleyip seyredecek miyiz?
Tarihin çoğu dönemlerinde acısı çok olan iki diyardır, güneydeki Ortadoğu ile kuzeydeki Roma-Pers-Rus imparatorluklarının kesişim noktasında yer alan Kafkasya.
İnsanoğlunun insanlık tarihine baktığımızda hayret etmemek mümkün değil, gerçekten çok hayret verici bir hikâyesi var insanın; savaşı pek çok, barışı pek az…
Konuyu gündeme taşıdığınız için teşekkür ediyorum, çok değerli Fethi Hocam!
Dünya kamu oyunca çok az bilinen, tarihin alaca karanlık sayfalarında kalmış, insanlık tarihinin çok karmaşık ve acıklı olayını gündeme taşımakla, bilim adına önemli bir ışık tutulmuştur. Kuleli Askeri Lisesinde öğrenciyken, hafta sonları, Gülhane parkını ziyaret etmeyi ve sahaflar çarşısında eski kitapları karıştırmayı severdim. 11 Mayıs 1959 güneşli bir bahar günü, Gülhane parkında, bir banka oturup Tercüman gazetesini açtığımda, ilk sayfanın sol alt köşesindeki yazı dikkatimi çekti. Kadircan Kaflı, bu olayı anlatıyordu. O günden itibaren, bu konuyu merakla araştırmaya ve öğrenmeye çalıştım. 1964/65 yıllarında, arkadaşlarım, rahmetli Kenan Sah, Yılmaz Nevruz Karaçaylı, Mustafa Beştoy grubu ile Birleşik Kfkasya Dergisini hazırlama çalışmalarına katılıyordum. En güçlü bilgi kaynağı ve destekçimiz, Rahmetli Havjoko Ahmet Canbek idi.Bilgi çağında yaşadığımız şu günlerde, Sizin değerli çalışmalarınızla, bu büyük ve acıklı olayın, Dünya tarihinin sayfalarında, gereken yeri alacağına inanıyorum. saygılarımla.